top of page

Create Your First Project

Start adding your projects to your portfolio. Click on "Manage Projects" to get started

hayatının ikinci bölümüne hoş geldin (2023)

Merhaba,

Kötü haber; aşağı düşüyorsun, tutunacak hiçbir şeyin yok, paraşütün bile.

İyi haber; zemin de yok.



Slavoj Zizek’in sık kullandığı metaforlardan birinde, Road Runner’ın peşinden koşan çakal, avına odaklandığı için uçurumu geçtiğini fark etmez. Boşlukta koştuğunu aşağıya baktığında anlar. Bu da bize çizgi filmlere özgü o fizik yasasını hatırlatır: Boşlukta yürüdüğün için değil, boşluğun bilincine vardığın için düşersin. Neredeyse her birimiz, hayatlarımızın bir döneminde altımızdaki boşluğun bilincine varırız. Carl Jung’a göre bu keşif zaruridir: Yaşamlarımızın ilk yarısında egomuzu geliştirmeye ikinci yarısında ise bilinçdışımızı kişiliğimize entegre etmeye çalışırız. Bu durumda, tam ikisinin arasında kalan bölümde bir geçiş dönemi yaşarız. Yani şöyle özetleyebiliriz durumu: Yaşantımızın ilk bölümünde, bize biçilmiş rollere göre kendimizi yargılarız. Sonra bu paradigmanın zemini çöker ve elimize beş maddelik bir davetiye düşer:



1- Hayatının anlamı yok mu? Hiçbir şeyden tatmin olamıyor musun?

2- Bugüne kadar yaptıkların şimdi anlamsız mı geliyor?

3- Her şey yolunda gittiğinde bile kendini yalnız ve kaybolmuş mu hissediyorsun?

4- ‘Keşke yeniden başlayabilseydim’ mi, diyorsun?

5- Yapamadıklarından dolayı yoğun pişmanlık ve suçluluk mu duyuyorsun?



Hayatının ikinci bölümüne hoş geldin.



Bizi hayatımızın ikinci bölümüne çağıran elçinin bir suçu yoktur ama en çok o suçlanır. İsimler takarız ona; varoluş krizi, orta yaş bunalımı, ruh sıkıntısı… Çünkü Nietzsche’nin dediği gibi, boşluğa bakmaya başladığımızda, boşluk da bize bakar. Bu bakışmalardan elde ettiklerimizi zeminsizlik duygusunu etkiler: Varlığımızı umursamayan bir evren. Ölüme yazgılı bir beden. Neden var olduğumuzu bile bilmediğimiz anlamsız bir hayat. Boş yere harcadığımız zaman. Bütün önemli sapaklarda yanlış yola döndüğümüz ve bizi getirdiği yerden hoşlanmadığımız bir yol. Birden bire farkına vardığımız bu zeminsizlik hali konusunda Kierkegaard bizi uyarmıştır: İnsan ya kendi varoluşunu unutacak ya da tüm dikkatini kendi varoluşunda

yoğunlaştıracaktır. Bugüne kadar unutmuştuk. Şimdi ise gözlerimizin ondan ayıramıyoruz ve soruyoruz: ‘Aslında ne istiyorum?’ ‘Kendimi unutmadan önce ne istiyordum?’



Kierkegaard’ın teolojik örneğini verecek olursak:

“Tanrı benden ne kastetmiş olabilir?”



İnsan sormadan edemez elbet, kendimize odaklandığımız bir bakış açısına ta en başından sahip olamaz mıydık? Buna uygun bir eğitim sistemiyle, ebeveyn yönlendirmesiyle kendimizden uzaklaşmadan yaşayamaz mıydık? İlla farklı farklı rollere mi bürünmemiz gerekiyordu? Elbette yararı dokunurdu. Ancak görünen o ki bu varoluşsal sorgulama döneminden pek kurtuluş yolu yok.



Bir taraftan ölmek için doğduğumuz gereceğini baskılamadan yaşayamıyoruz. Diğer taraftan sosyal beynimiz asıl ödüllerini, başkalarının hakkımızdaki kanaatlerine göre topluyor. Hayatlarımızın ilk döneminde beğenilmek, istenilmek, bir gruba ait olmak ve kabul edilmek her şeyden önemli geliyor. Ta ki artık gelmeyene dek. Eğer böylesine sancılı bir geçiş süreci evrenselse, şu sonuca varmıyor muyuz:

Bugüne kadar bir yalanı yaşamadık. Bugüne ulaşmamız için gerekeni yaşadık (Emre Özarslan, ‘Hayatının İkinci Bölümüne Hoş Geldin’, 26 Nisan 2022).



“Hayatının ikinci bölümüne hoş geldin” isimli bu sergi, lvl 35 ve 2nd isimli iki seriden oluşmaktadır. Sanatçı, seramik malzeme ile çalışırken sıklıkla yüzey üzerine odaklanır ve formu boşluğun sınırlarından bağımsız ele alır. Diğer taraftan renk söz konusu olduğu zaman erkin davranmaktan imtina eden sanatçı, sergiyi oluşturan iki serisinde de esin metninin vurguladığı gibi yeni bir farkındalık ve seslenme alternatiflerini önceleyen bir tavırla, boşluk ve hamlık kavramlarını kaygısız bir renk paletiyle ele almıştır. Ona göre bu parçalar ileride pişmanlık duymamak için atılmış adımlar, öğrenilmiş mükemmeliyetçilik ve korkuyu alt etmenin zorunluluğunu taşımaktadır. Bu eserler ile sanatçı, hayatın ikinci döneminde ön yargıların eşlik ettiği sahte bir sona gelmişlik hissine karşı çıkış adımları atmış, her şeyin değil belirli şeylerin üzerini çizerek kapısını, sıradaki günlere merakla açmayı seçmiştir.

Behiye Aycan Erarslan
12 Ekim 2022

  • Instagram
  • LinkedIn
bottom of page